,
   
 
  bop projesi

Yaşadığımız çağda İslam coğrafyasına iki ´güç´ ile saldırılmaktadır. Kıyametçi Judea-Hıristiyanlık’ın bu saldırı güçlerinden biri ´kültürel saldırı gücü´ olan AB, diğeri ise ´silahlı saldırı gücü´ olan BOP’tur (Büyük Ortadoğu Projesi). Zannetmeyiniz ki de BOP bugünlerin projesidir. Projenin başlangıcı (sadece Hıristiyanların Ortadoğu’ya gerçekleştirdikleri Eski Haçlı Seferleri ve 15,16 yüzyılda Amerika kıtasına yaptıkları Haçlı Seferleri dikkate alınmazsa) 19’uncu asırdır…

Bilimdışı iddialar demeti ´Evrim Teorisi´nin doğum mekanı olarak ünlense de, aslında İngiliz Donanmasına ait bir gemi olan Beagle’nın, 19’uncu yüzyılda Güney Amerika sahillerine yaptığı seferler o dönemin BOP projesinin gereği olmuştur.

Beagle gemisinin, Güney Amerika sahillerine yaptığı, Darwin’in yer almadığı 1826-1830 yıllarındaki ilk seyahatte gemi Kaptanı Robert Fitzroy’un amaçlarından biri, Güney Amerika’nın güney ucunda bulunan Tierra del Fuego’lu yerli halkı uygarlaştırmak, yani Hıristiyanlaştırmaktı. Oradan esir aldıkları “...genç vahşileri kafir ruhlarını kurtaracağı İngiltere’ye götürmeye niyetlendi...(çünkü). Hıristiyanlığın açık gerçeklerini…öğreneceklerdi ...Bu vahşileri uygarlaştırma (-yani Hıristiyanlaştırma) deneyimi başarılı olabilirse ne büyük bir zafer olacaktı.” (Rıchard Milner: Bir Doğabilimcinin Evrimi,s.44,45,58). Bu yapılırken tabii ki de bölgenin zenginlikleri de yağmalanıyor, insanlar da acı çekiyordu ama, tıpkı 21’ncü yüzyılın BOP’u ile acı çeken insanlar bulunmasının önemi olmadığı gibi, 19’ncu yüzyıl BOP’u ile (kuzey-güney) Amerikalı yerlilerin acı çekmelerinin de hiçbir önemi yoktu, çünkü bugün ki ´doğulu´lar gibi o dönemdeki ´yerli´lerin de uygar (insan) olmadıkları, uygarlaştırılmaları gerektiği (!) öngörülüyordu.

Beagle’nın ilk seyahatinde uygarlaştırılmak (!) üzere gemiye alınıp İngiltere’ye götürülen genç ´yerli´lerin, İngiltere’deki uygarlaştırılmalarından (!), yani Hıristiyanlaştırmalarından sonra tekrar Güney Amerika seyahatine çıkan Beagle’nin; Charles Darwin’in de yer aldığı 1831-1836 yılları arasında gerçekleştirilen ´ikinci´ gezisi, bu seyahatlerde amaçlananın, kıtanın hammadde kaynaklarını yağmalamak yanında, Hıristiyanlık ihracı olduğunu ortaya koyuyordu. “Misyoner Derneğinin Kızılderililerin (yerli geçlerin) Tierra del Fuego’daki yeni (Hıristiyanlık) yaşamları için büyük bir kargoyu taşıyacaktı...Fuegialılar edindikleri uygarlığı (yani, Hıristiyanlığı) akrabalarına öğretmeye ön ayak olmak üzere misyoner Richard Matthews’la birlikte sonunda topraklarına geri dönmüşlerdi. Gemiciler onlarla birlikte Londra’daki Misyonerler Derneğinin bağışladığı onlarca sandık eşyayı da karaya bıraktılar.” açıklaması (A.g.e.,s.45,46,59) bu düşüncemizi doğrulamaktadır.

Charles Darwin’in bilim adamı olduğu, Beagle gemisinin doğabilimcisi olduğu ileri sürülüyor olunsa da (Bilim ve Teknik Dergisi: Tübitak, Sayı-375, s.46); Darwın’e, masraflarını kendisinin karşılaması koşuluyla Beagle gemisinin doğa araştırmacısı görevi verildiği ileri sürülse de (Cemal Yıldırım:Bilim ve Teknik Dergisi, Tübitak, Sayı-311, s.740), sözkonusu geminin resmi doğabilimcisi vardı (Rıchard Milner, A.g.e. , s.46). Bu sebeple de Darwin’in Beagle gemisinin bilim adamı olduğu iddiaları doğru değildi. Darwın’ın, sözkonusu seyahat sırasında (evrim iddiaları için sözedilen) Galapagos adalarında yaşayan hayvan ve bitkilerin şaşırtıcı özelliklerini gözlediği, her şeyi ayrıntılı olarak not aldığı ileri sürülse de, “Diğer doğabilimciler Darwin’in Galapagos bitki ve hayvanlarının eşsiz olduğunu -dünyada başka hiçbir yerde bulunmadıklarını- anlamasını sağlamışlardı.” açıklaması (Rıchard Milner,A.g.e.,s.63), Darwin’in bilimadamı olmadığı iddiamıza açıklık getirir niteliktedir.

Zaten, adıyla özdeşleştirilmiş ´evrim teorisi´ de ona ait değildir. Darwin’e ait olduğu “ileri sürülen” bir çalışma, Alfred Russel Wallece’in bitmiş çalışmasının önüne koyularak yayınlanmış, yapılan bu işlemin, İngiltere’nin önde gelen bitki bilimcilerininden Joseph Hooker ve yerbilimci Charles Lyell tarafından gerçekleştirilen bir “...ince düzenleme...” sonucu olduğu ifade edilmiştir (A.g.e. , s.105). Yani, Darwin’e mal edilen bilimsel başarı (-!), Darwin’in çetesinin Dünya’yı ikna etmesi sonucu olmuştur. Kısaca Darwın, bir imalattır (!), imalat hatası olarak ortada bulunmaktadır. Zaten babasının, Darwin’i tanımlaması; ailenin yüz karası olacaksın olmuş (D.Bucaın: Darwin ve Darwinizm (İstanbul-1995), s.11), sonuç da gerçekten bu olmuştur.

Darwin’in ve Evrim Kuramı’nın birer ´ideolojik mit´ olarak ortaya çıkartılmasının sebebi ise, Darwınizmin, bugünlerdeki Kıyametçi Hıristiyanların 19’uncu yüzyıldaki atalarının ´inanç-emperyal´ amaçlarının temel dayanağı olmalarıdır. Çünkü, Darwinizm, Beyaz Irkın dünyaya egemen olma isteğini haklı çıkarmak, daha aşağı ırkları (-Balkanlardaki Osmanlı ile Amerika ve Afrika yerlileri gibi aşağı ırk statüsünde kabul ettikleri insanları) kendi alçak statülerine mahkum etmenin (-yokedilmelerinin) bir yolu olarak kullanılmıştır (Peter BOWLWE : Doğanın Öyküsü, 2.Cilt,İstanbul-2002, s.129,134). Doğulu’ların (-Müslümanların) ya da diğer milletlerin ´aşağı ırk-barbar´ olarak kabul edilmesinde Sigmund Freud, Charles Darwin, Ernest Haeckel, Friedrich Engels’in önemli rolü olmuş, Yabanıl Topluluk kavramı Karl Marx tarafından Türkler (Müslümanlar) için kullanılmıştır . Müslümanlara olan bu düşmanlığın kökeni dinsel, yani önce Balkanların, sonrasında Anadolu’nun, sonrasında da Kudüs’ün geri alınması amaçlı olduğu için, “Avrupa ırkçıları, Balkanlardaki Türk (Müslüman Osmanlı) hakimiyetini doğadışı, aşağı bir ırkın üstün bir ırkı fethetmesi olarak görüyor ve bu yönetimin, 19’uncu yüzyılda başarısızlığa uğramaya mahkum olmasını öngörüyordu . Ne yazık ki de, olan bu oldu, 19-20’nci yüzyılda Balkanlardan atıldık, yaşamakta olduğumuz BOP-AB süreci ile de sıra Anadolu’dan atılmamıza gelmiştir. 

 Bugünün George Bush’un, Blair’in 19’ncu yüzyıldaki ataları; Darwinizmin içindeki ırkçı (yani, ilerleme merdiveninde ´Hıristiyan Beyaz Avrupalı´ ırkın en son ve en yüksek basamak-ırk olduğu) düşüncesinden hareketle, yeryüzünün bütün doğal kaynaklarını kullanmak haklarının kendilerinde bulunmaları gerektiği inancına dayanak olmuştur)…” (Peter Bowle:A.g.e.,s.49)”. Bu yüzden de, 19’ncu yüzyılın BOP projesinin argümanı olan Darwinizm gereği olarak ellerinden hammadde kaynakları alınan insanlar, aynı zamanda Hıristiyan da yapılmışlardır. Bir başka deyişle, Darwinizm, bugün ki ´yeni dünya düzeni´ denilen vahşet imparatorluğunun kurucusu vahşilerin, 19’ncu yüzyıldaki ataları tarafından o dönemin ´yeni dünya düzeni´ olarak kendinden olmayan insanlara benimsetilmesinde kullanılmış, İngiliz sömürgeciliğine ve Hıristiyanlık ihracatına meşruiyet kazandırmıştır! 19’uncu yüzyılın ´emperyal gücü´ İngiliz emperyalizmi o dönemde hem sömürmüş hemde din ihraç etmiştir (J.Rıfkın: Darwın’in Çöküşü,İstanbul-2001, s.51).

İmdi; bugüne, 19’ncu yüzyılın emperyal gücünün bugün ki veledine, ABD vahşet imparatorluğunun baktığımızda, bugün tıpkı dün (19’ncu yüzyıl) gibi yaşanmaktadır. 19’ncu yüzyıl ´Batılı Beyaz Irk´tan olmayan insanların ıstırap yılları olmuş, ´uygar (insan) olan, uygar (insan) olmayan´ ölçüsü de vahşi kabul edilen insanların uygarlaştırılmaları (!) için kullanılmıştı. 11 Eylül 2001 hadisesi sonrasında Bush’un, Blair’in, Berlusconi’nin kanlı dudaklarından saçılan, ´uygar olmayan Müslüman dünyası´ tanımlamalarını hatırladığımızda dünün BOP’unun bugün ki versiyonu ile karşı karşıya bırakıldığımızı anlamamız da kolaylaşmaktadır. 19-20’nci yüzyıl BOP’u ile Balkanlardan kovulan (yok edilen) Müslümanlar şimdi ki BOP (-AB) ile Anadolu’dan kovulmak istenmekte, İslam coğrafyası yok edilmektedir. 19 ve 20’nci yüzyılda Amerika’yı ve Afrika’yı Hıristiyanlaştıranlar, 2000’li yıllar inancı, yani “Üçüncü Milenyum’da İslam coğrafyasının Hıristiyanlaştırılması” hedefi taşımaktadır. İşte, BOP (GOP ya da bir diğer saldırı gücü olan AB) bu.

Bu ´Yeni Haçlı Seferi´nin başlangıç tarihi 11 Eylül 2001 saldırısı olsa da, alt yapısı 1990’a yılına kadar iner. BOP (-GOKAP)’un teorik alt yapısı önce, Bernard Lewis’in, “Müslüman Öfkesinin Kökleri” türünden yazıları ile gün ışığına çıkmıştı. Lewis, “Bu tarihi rakip (yani, Müslümanlar) bizim Yahudi–Hıristiyan mirasımıza ve seküler değerlerimize -her ikisinin dünya ölçeğinde yayılmasına- belki irrasyonel tarzda; ama kesinlikle tarihi nitelikte bir reaksiyon göstermeye devam etmektedir.” diyordu. Yani, “reaksiyon göstermeye devam eden İslam ortadan kaldırılmalıdır” demek istiyordu. Hıristiyan Lewis’in, bu düşmanca çıkış noktasını, Yahudi kökenli Samuel Hantington, “Medeniyetler Çatışması” tezi ile (1993), gidebileceği yere kadar götürdü. Bu dönemde ülkemizde perde, 31 Ocak 1990’da Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu Başkanı Muammer Aksoy’un öldürülmesi ile açılmış, peşinden de, 6 Ekim 1990 günü Prof.Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993’de Uğur Mumcu, 30 Aralık 1994’de Onat Kutlar, 30 Aralık 1994'te, 21.10.1999’da Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri gelmiştir. İşledikleri-işlettirdikleri bu cinayetlerin Müslümanlar tarafından yapılmış cinayetler olarak algılanması, bir takım saftiriklerin, ´Türkiye laiktir laik kalacaktır´ sloganı atması sağlanmış, cinayetler İslam’a karşı nefretin körüklenmesi için kullanılmıştır.

1990’dan 2000 yılının, yani ´İkinci Milenyum´un sonuna kadar çıkan edebiyat ürünleri de dahil, Hollywood sinemasının çevirdiği büyük prodoksüyonlu filmlerin hemen hepsinde ´İslam´ eşittir ´terör´ ya da ´Ortadoğulu Müslüman teröristler´ vurgusu öne çıkartılmıştır. Teorik alt yapının hazırlanmasından sonra da, Üçüncü Milenyum’un başlangıcı olan 2001 yılı içinde, 11 Eylül 2001’de mucizevi (!) bir biçimde yaşanan İkiz Kule saldırısı, ´hedef düşmanın´, ´ebedi uygar olanlar´ tarafından yokedilmeleri (ya da değiştirilmeleri) gerektiğinin de gerekçesi (!) olmuştur. Bu ´düşman´ın adına ´terörizm´ denilse de, düşman ´İslam´dır, onun medeniyetidir. Pentagonda üretilen “siyasal (radikal) İslam, Fundemantalizm (vb.)” kandırmacası ile, ´Üçüncü Bin Yıl´da hedefe İslam coğrafyası oturtulmuş bulunmaktadır. Ülkemiz parçalanmaya giderken ülkemizde de, Bin yıl (Üçüncü Bin Yıl’da) sürecek ´irtica savaşı´ndan söz edilmesinin arka planı da budur.

Bu “Yeni Haçlı Seferi”nin Eski Haçlı Seferlerinden farkı Yahudilerin de katkı koymasıdır. Eski Haçlı Seferleri sadece Hıristiyanlara has bir saldırı iken, Yeni Haçlı Seferi “Kıyametçi Yahudi-Hıristiyan” ortaklığı şeklinde sürdürülmektedir. Yahudi ve Hıristiyanların; ilk başlangıcı ´Fransız İhtilali´ sonrasına giden işbirlikleri, İkinci Dünya Savaşı sonrası; üstün ırk yok, “üstün kültür” var, bu kültür Yahudi (Kippa)-Hıristiyan (Haç) kültürüdür, ortak düşmanımız da İslam (Hilal) kültürüdür zeminine oturtulup, Hıristiyan mezhepleri arasındaki gelenekselleşmiş kin de barışa dayandırılınca, BOP ve AB ile İslam coğrafyasına saldırı durmaksızın sürmektedir.

Fas’tan Afganistan’a kadar uzanan İslam coğrafyasında İslam’ı yok etmek isteyen Yahudi-Hıristiyan ´ortak proje´si olan BOP, Yahudiler açısından, Eski Ahit’te; Daniel’in haber verdiği ´Günlerin Sonu´ misyonu ile; Hıristiyanlar açısından ise Yeni Ahit’de; Yuhanna’nın Vahyi’nin 13’ncü bölümünde; Tanrı’nın Krallığı’nın gökten yeryüzüne inmesinden hemen önce Mesih’in (Yahudiler açısından Mesih, Hıristiyanlar açısından ise Tanrı İsa’nın) düşmanının (Deccal ya da Şeytan dedikleri Müslümanların ve sahte tanrı dedikleri Müslümanların tanrısının) yenik düşmesinin, yani, gökten geri dönecek Mesih (-Tanrı İsa) ile Vahiy kitabında sözü edilen Şeytan olarak tanımlanan Müslümanların (Bernard LEWIS : Çatışan Kültürler, Tarih Vakfı Yurt Yayınları (İstanbul- 1997), s.21) hesaplaşacağı ´son savaş´ Armegeddon’un öngörülmesinde (savaştan sonra Yahudi ve Hıristiyanlar için dünyada huzur dolu ´Altın Çağ´ın başlayacak olduğu kehanetinde) kökenini bulmaktadır.

Bu inanca (!) göre, Yahudiler, Müslümanlar’a karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecektir. İsa’nın dönmesi için de savaşın çıkması ve kazanılması şarttır. Bu sebeple bazı Yahudiler ve Hıristiyanlar BOP projeleri ile, Mesih’in-Hz.İsa’nın gelişene zemin hazırlıyor ve dünyanın sonu için misyon üstlenmiş bulunuyor!

Çünkü Yahudilerde “arz-ı mevud” kabulü ne ise, Bush’un inancı olan Hıristiyan Evangelistlerde de “Armagedon savaşı” inancı odur. Evangelist mezhebine göre, Armagedon savaşı, Kudüs yakınlarındaki Magedon ovasında yapılacak bir Deccal savaşıdır. Bu savaşın öncesinde ise, İsrail’in “arz-ı mevud” inancında belirtilen sınırlara kadar genişleyerek “Büyük İsrail” olması şarttır. Armagedon savaşının ardından Bush’un tanrısı, Mesih’i hakim kılacaktır (-Hz.İsa yeryüzüne dönecektir). Hz. İsa’nın yeryüzüne gelmesi için de, Üçüncü Milenyum’un başında “Armageddon” denen o nihai savaşın çıkması lazımdır. Fas’tan Afganistan’a kadar uzanan İslam coğrafyasını yok etmek planı olan Yahudi-Hıristiyan ´ortak proje´si BOP’un dinsel arka planı budur.

Bu kabul, ´Hıristiyan Siyonistler´in ´Tanrının Krallığı´ inancı oluyor. ABD’li bazı yetkililerin, Allah’ın Amerika’ya dünyayı kötülerden temizleme ve ‘Tanrının Krallığı’nı kurma misyonu verdiğini düşünmeleri de bu oluyor. 11 Eylül 2001’de, Amerika’daki İkiz Kuleleri ´vurmaları´ ise, Tanrı’nın Krallığı´na giden yolun açılış perdesi oluyordu. Bu yüzden Bernard Lewıs bir röportajında, “11 Eylül’ün nihai savaşın (Armageddon) açılış olayı olduğundan şüphem yok.” diyordu .

Judeo (Yahudi)-Anglosakson (Amerikan–İngiltere Protestan) şer güçlerinin başını çektiği bu ´Yeni Haçlı Seferi´ne; diğer Hıristiyan mezhepleri de katkı koymakta, ister Kapitalist, ister Sosyalist, isterse de Liberal olsun ya da hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar ´Yahudi-Hıristiyan Batı Medeniyeti´ içindeki hemen tüm unsurların destek verdiği Yeni Haçlı Seferi modası (Köktendinci Kippa-Haç işbirliği), ´Müslümanlar yok edilmelidir´ anlamını taşımaktadır

Bu modaya, gavurlara dostum modası çıkran bazı siyasilerin yanında, Yahudilikten gelen Mesih beklentisi inancının (!) versiyonu olan, Hz.İsa’nın yeryüzüne tekrar geleceği ya da Mehdi geleceği iddialarını (Hz.İsa ya da Mehdi için pek çok kez geliş gidiş tarihleri verilmiş, gelen giden de hiç olmamış ama) yaşatan ´-Ben Müslümanım´ diyen bazı unsurlar da (-Kur’an dışı kalmaları sebebiyle) destek vermektedirler. Müslümanın, Müslümandan başka bir isimle anılamayacağını bilmediğinden kendini Müslüman Sosyalist gibi bir garabetle tanımlayan yayıncının Müslümanlara hediyesi (!) olan ´Akılçelen´ çocuğun, ´Kur’an-ı Kerim’in Şifresi´ isimli, kendisinin yazmadığı, eline verilmiş bir kitapla ileri sürdüğü Kur’an dışı (bilimdışı) Kıyamet ve Altın Çağ öngörüleri ile, Ebced öngörücüsü olarak ortaya çıkan ´tekin´ gencimizin (!) Hz.İsa’nın ya da Mehdi’nin tekrar yeryüzüne geleceği ile ilgili tarih öngörüleri ya da Maruk safsataları, Nostradamus palavraları söz ettiğimiz modanın podyum (!) tanıtımları oluyor….

Müslümanların, Kur’an’ın/bilimin; “Kıyamet Alametleri”nin, ancak Kıyamet sırasında ortaya çıkacak hadiseler olacak olması haberlerini görmezlikten gelmeleri ise durmaksızın sürüyor... Hal bu olduğu için de köktendinci Hıristiyanlık/Yahudiliğin ´silahlı saldırı projesi´ BOP (GOKAP-GOP), yani ´Kırk Katır´ ile, ´kültürel saldırı projesi´ AB, yani ´Kırk Satır´ın İslam coğrafyasına saldırısı durmaksızın sürüyor.

 
saat
 
son dakika
 
kaç kişi online
 
hit counter



 
Bugün 23 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol